Hak ile Batılın Karşılaşması – Sihirbazların Tevbesi

BİRİNCİ BÖLÜM: 

Hak ile Batılın Karşılaşması – Sihirbazların Tevbesi

Ayetler: Tâhâ Suresi 69–76

“Elindekini (asâyı) sağ elinle at. Onların yaptıklarını yutup yok edecektir. Çünkü onların yaptıkları sihirbazın hilesinden başka bir şey değildir. Sihirbaz ise nereye varırsa varsın kurtuluşa eremez.”
(Tâhâ, 20/69)

Bu ayet, Hz. Musa’nın asasını yere atmasıyla başlayan çok derin bir hakikat çatışmasını simgeler. Firavun’un büyücüleri sahte bir algı oluşturmuştu. İnsanlar gözlerinin önünde hareket eden ipleri gerçekten canlanmış gibi gördüler. Ancak Allah, hakikatin üzerine yürüdüğünde bütün sihir yok oldu. Tıpkı bugün medya, şöhret, sosyal medya etkisiyle insanlar üzerinde oluşturulan algı gibi…

Olayın Arka Planı: Firavun'un Sihirbazları ve Tevbe Sahnesi

Firavun, Hz. Musa’nın getirdiği mucizeye karşılık, ülkenin dört bir yanından sihirbazları topladı. Halkın gözünde Hz. Musa’yı küçük düşürmek istiyordu. Ancak işler hiç beklediği gibi gitmedi. Sihirbazlar, Musa’nın asası karşısında “Bu sihir değil!” dediler. Bu, bir mucizeydi ve hemen secdeye kapandılar.

“Onlar hemen secdeye kapandılar ve ‘Biz, Harun ile Musa'nın Rabbine iman ettik’ dediler.”
(Tâhâ, 20/70)

O an, hayatlarının en büyük kararını verdiler. Tüm geçmişleri, kazandıkları, belki aileleri, her şeylerini arkada bırakıp sadece Allah’a yöneldiler. Ve bu inançları onları ölümle yüz yüze getirdi.

“Firavun dedi ki: ‘Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehir halkını buradan çıkarmak için sizin aranızda kurduğunuz bir plandır. Yakında bileceksiniz!”
(Tâhâ, 20/71)

Gerçek Bir Hikâye: Eski DJ, Yeni Hoca

1980’li yıllarda İstanbul’un en ünlü gece kulüplerinden birinde DJ’lik yapan bir adamın hayatı ilginç bir dönüşüm yaşar. Şöhret, para, içki, kadın… Hepsi onun için sıradan olmuşken, bir gün tesadüfen dinlediği Kur’an tilaveti içini yakar. Ayetler onu içten içe sarsar. Aylar süren mücadele sonunda, her şeyi bırakıp küçük bir camide temizlik işine girer.

Bir gün, eski DJ arkadaşlarından biri onu çöp dökerken görür:
“Yahu DJ Necmi! Senin ne işin var burada? Sen n’olmuşsun be abi!”
Necmi, gülümseyerek şöyle cevap verir:
“Daha yeni başladım. Asıl şimdi ne olacağımı sen düşün!”

İşte bu, sihirbazların secdesiyle aynı sahnedir: Secde, büyük bir dönüşümün başladığı andır. İnsan bazen her şeyini kaybeder ama Rabbini bulursa kazandığını o zaman anlar.

Modern Algı Sihri: Medya ve Göz Yanılgısı

Bugün de insanlar hipnoz halindedir. Sosyal medya, reklamlar, şöhret kültürü, "başarı" algısı… Herkes sihirbazların iplerine bakıyor, hayran kalıyor. Ama bir Musa'nın asâsı gibi gerçek, gelip her şeyi yutuyor.

Ayet açıkça söylüyor:

"Sihirbaz asla kurtuluşa eremez!"
(Tâhâ, 20/69)

Bugün bu cümleyi şöyle de okuyabiliriz:
“Manipülasyonla kazanan, sahte başarılarla yürüyen, içi boş içeriklerle şöhret olan kurtuluşa eremez.”

Esprili Ara Not: Faizden Tövbe Eden Adama Banka Promosyonu

Bir adam, yıllarca bankacılık yaptıktan sonra faizden tövbe eder. Tüm kredi kartlarını iptal eder. Aylarca işsiz kalır ama sebat eder. Bir gün posta kutusunda bir mektup bulur:
"Sayın müşterimiz, 25.000 TL faizsiz kredi teklifimizi değerlendirdiniz mi?"
Adam güler ve şöyle söylenir:
“Ey şeytan! Yoklama defterini hâlâ kapatmamışsın demek.”

Bu espri bile aslında derin bir hakikati yansıtır: Tövbe ettikten sonra imtihan bitmez. Asıl imtihan, hakikati görünce başlar.



İKİNCİ BÖLÜM: 

Dünya mı, Ahiret mi? – Firavunun Tehdidine Cevap

Ayetler: Tâhâ Suresi 71–76

“Firavun dedi ki: ‘Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehir halkını buradan çıkarmak için sizin aranızda kurduğunuz bir tuzaktır. Yakında göreceksiniz! Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve daha kalıcı olduğunu anlayacaksınız!’”
(Tâhâ, 20/71)

Firavun’un bu sözleri, baskı rejimlerinin klasik taktiğidir: Tehdit, işkence ve ölüm korkusuyla insanları sindirmek… Ancak bu kez işe yaramaz. Çünkü sihirbazlar artık hakikati görmüştür.

“Dediler ki: ‘Bizi sana tercih edemeyiz! Bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana karşı… Öyleyse ne hükmedeceksen et. Senin hükmün sadece bu dünya hayatı ile ilgilidir.’”
(Tâhâ, 20/72)

Bu cevap, imanın zirvesidir. Onlar artık şunu çok iyi anlamışlardı: Ölüm, sadece bir geçiştir. Firavun ne yaparsa yapsın, ebedi olan ahiret yurdundaki karşılık daha önemlidir.


Günümüzde Bir Kıyas: Instagram Influencer’ı mı, Salih Kul mu?

Bugünün Firavunları artık tahtlarda oturmuyor. Onlar artık telefon ekranında, sosyal medyada karşımıza çıkıyor. Takipçi sayısı, beğeni oranı, sponsor anlaşmaları… Modern çağda “değerli olmak” bunlarla ölçülüyor. Gençler şunu diyor:

“Abi bir video çekeyim, patlasın, sonra hayatımı yaşarım.”

Oysa Kur’an başka bir şey söylüyor:

“Kim Rabbinin huzuruna günahkâr olarak çıkarsa, ona cehennem vardır…”
(Tâhâ, 20/74)

Gerçekten de günümüzde birçok insan, geçici bir dünya uğruna ebedi olanı terk ediyor. Tıpkı Firavun’un tehdidine kanan halk gibi…


Gerçek Hayattan: Genç Doktorun Dağ Köyü Tercihi

Anadolu’nun küçük bir köyünde yaşlılar sağlık ocağının kapısında bekliyordu. Şehre tayin bekleyen eski doktor gitmişti. Yeni gelen ise gencecik bir kadındı. Üstelik dereceyle mezun olmuş, büyük bir hastanede akademik kariyer yapabilecekken gönüllü olarak bu köye gelmişti.

Köyün muhtarı bir gün dayanamayıp sordu:
— Evladım, sen deli misin? Bu kadar başarılıyken neden buraya geldin?

Genç doktor şu cevabı verdi:
— Bir ameliyatta yüzlerce insanı kurtarabilirim. Ama burada bir yaşlıya kan alıp bir dua almak, bana cennetin yolunu gösteriyor.

Bu hikâye bize gösteriyor: Ahireti önceleyenler için dünya, sadece hizmet alanıdır. Gösteri değil.


Modern Bir Tehdit: “Ya İşin Giderse?”

Bugün insanlar tevbe etmekten ya da hakikati savunmaktan korkuyor. Neden? Çünkü hemen şu tehditle karşılaşıyorlar:

  • “Ya seni işten atarlarsa?”

  • “Ya çevren dışlarsa?”

  • “Ya yalnız kalırsan?”

Tıpkı Firavun’un “Ellerinizi-ayaklarınızı keseceğim” tehdidi gibi… Fark sadece şekilsel. Yöntem aynı: korkutmak, susturmak, bastırmak.

Ama sihirbazların cevabı hâlâ geçerli:

“Senin hükmün sadece bu dünya hayatı ile ilgilidir.”
(Tâhâ, 20/72)


Esprili Not: “Dünya Hayatına Tapmak”

Bir adam cami çıkışında arkadaşına şöyle der:

— Kardeşim, dünya hayatını fazla önemsememek lazım.

Arkadaşı da şöyle cevap verir:

— Evet ama önce kredi kartını öde, sonra öv!

Gerçekten de birçok insan dilinde ahiret der, ama kalbi banka borcuna tapar. Dünya ile ilişki kurarken dengede olmak, ne tamamen bırakmak ne de tamamen kölesi olmak gerekir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: 

Salih Amel Olmadan İman Yetmez

Ayet: Tâhâ Suresi 75

“Kim Rabbine mümin olarak gelir ve salih ameller işlerse, işte onun için yüksek dereceler vardır.”
(Tâhâ, 20/75)

Kur’an’da iman hep bir fiil ile birlikte zikredilir. “İman etti” demek yeterli değildir. İman, kalpte doğar ama salih amel ile hayatta görünür. İçi boş bir "inanıyorum" demekle kimse cenneti garantileyemez. Bu ayet, kurtuluşun ancak hem imanda sebat hem de salih amel ile mümkün olduğunu vurgular.


Sadece İman Yetmez mi?

Bazı insanlar şöyle der:

“Benim kalbim temiz, kimseye zararım yok, Allah ile aram iyi.”

Kur’an’ın cevabı nettir:

Kalp temizliği salih amelle ispatlanır. İman varsa, davranış değişmeli. Vicdan varsa, merhamet görünmeli. Allah’a inanıyorsan, bu hayatında hissedilmeli.


Gerçek Hikâye: Namaz Kılan Ama Hırsızlık Yapan Amca

Bir mahallede herkesin tanıdığı, beş vakit namazında niyazında bir amca vardı. Camiye ilk o gelir, en arka safta oturur, “amin” sesini en gür çıkaran oydu.

Ama bir gün manavın kamerası bir hırsızı kaydetti:
Gece manava giren, kasadaki paraları alan adam o namaz kılan amcaydı!

Köy halkı şaşırdı. Muhtar, ona şu soruyu sordu:
— Yahu sen hem namaz kılıp hem nasıl çalarsın?

Amca boynunu büktü:
— Namazımı kıldım ama kalbim aç kalmış demek ki…

İşte tam da bu noktada Tâhâ 75. ayet devreye giriyor. Sadece ibadet değil, ibadetin dönüştürdüğü bir yaşam lazım.


Kur’an’da Salih Amel: Nedir?

Salih amel, sadece namaz ve oruç değildir. Salih amel:

  • Hakkı gözetmek,

  • Adaleti savunmak,

  • Ailesine karşı dürüst olmak,

  • Kul hakkı yememek,

  • Kimseyi ezmemek,

  • Paylaşmak ve affetmektir.

Salih amel demek, Allah’ın razı olduğu her davranışı hayata geçirmek demektir.


Esprili Ara Not: Beş Vakit Namazlı Ama Beş Kuruşluk Dürüstlük Yok

Bir şirkette müdürlük yapan adam, Cuma günleri herkesi camiye götürür. Ramazan’da iftar verir. Ama çalışanların maaşını eksik yatırır, fazla çalıştırır, primlerini ödemez.

Bir gün bir işçi sorar:
— Müdürüm, Allah’tan korkuyor musunuz?

Adam cevap verir:
— Elbette korkuyorum, her sabah yatsıdan sonra dua ediyorum!

İşçi gülerek şöyle der:
— O dua bir yere kadar gider, çünkü bizden çaldıklarınız da Allah’a gidiyor.


Modern Uyarı: Sosyal Medyada Dindarlık – Amelsiz İman

Bugün iman gösterisi çok fazla ama salih amel çok az. Bir fotoğraf, bir video, bir ayet paylaşımıyla iman reklamı yapılabiliyor. Ama gerçek mümin, reklamla değil istikrarla belli olur. Sessizce bir yetimin başını okşayan, ihtiyaç sahibine gece vakti yardım eden kişi; salih ameldedir.

“Yalnızca inanmak değil, Allah için yaşamak önemlidir.”


Dipnot: Neden “Rabbine Gelen” deniyor?

“Kim Rabbine mümin olarak GELİRSE…”

Kur’an, “Rabbine dönen” veya “Rabbiyle karşılaşan” demez. “GELİR” der.

Bu ifade şu mesajı verir:

  • Yol açık.

  • Çağrı yapıldı.

  • Gideceğin yer belli.

Ama bu yola sadece niyetle değil, adımla gidilir. Yani salih amellerle…


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: 

Spor, Popülerlik ve Haram Dairesi – Voleybolcu Kızın Hikayesi

Ayetlerle Zemin: Hakikat, Tesettür ve Teslimiyet

Kur’an’da mahremiyet, iffetin korunması ve Allah için yapılan tercihler özellikle vurgulanır:

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Nur Suresi, 24/30)

“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar…”
(Nur Suresi, 24/31)

İşte bu ayetler, bir hayat tarzının temelidir. Tesettür sadece bir kıyafet değil, bir bakış açısıdır. Spor yaparken, sahneye çıkarken, sosyal medyada görünürken de Allah'ın çizdiği sınırlar gözetilmelidir.


Gerçek Hikâye: Baba-Kız Arasındaki Derin Konuşma

Bu olay gerçek bir danışmanlık görüşmesinden alınmıştır. Genç bir kız, lisede okul takımının voleybolcusu. Ailesi muhafazakâr. Babası kızının voleybol maçlarına gitmesini istemiyor. Kız, çok üzgün. Ağlayarak şu cümleleri kuruyor:

“Ben sadece spor yapmak istiyorum. Neden bu kadar engelleniyorum? Takım ruhu, başarı, arkadaşlık... Hepsi elimden alınıyor.”

Baba bir süre sessiz kaldı. Sonra şu cümleyi söyledi:

“Kızım, ben sana düşman değilim. Ama senin sahada nasıl giyindiğini gördüğümde içim yandı. O sahada binlerce göz seni izliyor. Alkışlar seni yükseltiyor ama Allah’a mı yaklaşıyorsun, ondan mı uzaklaşıyorsun?”

Kız, gözyaşları içinde şu soruyu sordu:

“Ama baba… Neden sadece ben bu sınavı veriyorum? Diğer kızların babası ses çıkarmıyor!”

Ve baba şunu söyledi:

“Çünkü diğer babalar hesap vermeyeceğini sanıyor. Ben hesap vereceğimi biliyorum.”


Esprili Başlık: Taytlı Tayfa ve Takım Ruhu

Genç kızlar arasında şöyle bir espri vardır:

“Takıma girmek, cennete girmekten daha zor.”

Çünkü disiplin, çalışma, uyum, zaman yönetimi… hepsi istenir. Ama kimse şunu sormaz:

“Bu çaba, Allah için mi? Alkış için mi? Şöhret için mi?”

Taytlı formalar, sahnedeki gösteriler, sosyal medyada paylaşılan hikayeler… Hepsi büyük bir sihrin parçası olabilir. Amaç sadece spor ise, sınırlar neden ihlal ediliyor?


Kur’an Perspektifi: Haram Dairesini Geçince Ne Olur?

Kur’an’da Hz. Yusuf kıssasında iffet öylesine korunur ki, Yusuf (a.s.) “hapis daha iyidir” diyerek kendini korur:

“Ey Rabbim! Zindan, onların beni çağırdığı şeyden benim için daha hayırlıdır.”
(Yusuf Suresi, 12/33)

Bu ayet aslında tüm gençlere bir model sunar. Bazen dışlanmak, bazen yalnız kalmak, bazen alkışlardan mahrum olmak… Allah katında çok daha değerlidir.


Denge Arayışı: Spor Günah mı?

Hayır, spor günah değildir. Ama:

  • Spor bahanesiyle tesettür delinirse,

  • Spor adıyla teşhir yapılırsa,

  • Spor alkış ve şöhret için bir araç olursa…

O zaman kalpler yavaş yavaş Firavun’un sihrine kapılır.


Modern Bir Çelişki: Kadın Hakları mı, Vitrinlik mi?

Bir reklam panosunda bir kadın sporcu yarı çıplak gösteriliyor. Üzerine şu yazı var:

“Kadın isterse başarır!”

Oysa bu kadın sadece bir vitrin nesnesi haline getirilmiş. Başarmak bu mu? Kadının bedenini pazarlayarak mı ilerliyoruz?

Kur’an şöyle der:

“Onlar kadınları süs eşyası gibi göstererek kandırdılar.”
(Zinet ifadesi – Nahl Suresi, 16/58)


Finalde Kızın Sözleri: “Ben Allah İçin Vazgeçiyorum”

Birkaç ay sonra aynı kız yeniden görüşmeye gelir. Şöyle der:

“Oynadığım her maçta herkes alkışladı ama Allah’ın beni görmesi daha önemliymiş. Vazgeçtim. Şimdi daha güçlüyüm.”

İşte bu dönüşüm, sihirbazların secdesi gibidir. İnsan bazen çok sevdiği bir şeyden vazgeçtiğinde aslında gerçek ödülü alır: Allah’ın rızası.


BEŞİNCİ BÖLÜM: 

Çocuklara “Hayır” Demek – Sevgiyle Sınır Koymak

Kur’an’ın Öğretisi: Sevgi Kör Eder mi?

Kur’an’da Hz. Yakup’un (a.s.) çocuklarıyla olan ilişkisinde çok güçlü bir örnek vardır. Yusuf Suresi’nde çocuklar, babalarından kardeşlerini gezmeye götürmek için izin ister. Yakup (a.s.) onların sevgisine rağmen “hayır” der.

“Dedi ki: ‘Onu götürmenize içim razı olmaz. Ondan korkarım…’”
(Yusuf Suresi, 12/13)

Bu cümle bize şunu öğretir:
Sevgi, kontrolsüzce izin vermek değildir. Gerçek sevgi, koruyan ve sınır koyandır.


Modern Problem: “Çocuğum Üzülmesin Diye Her Şeye Evet”

Günümüzde birçok anne-baba, çocuğun her isteğine "evet" demeyi sevgi sanıyor. Özellikle şu cümle çok yaygın:

“Ben çocukken bunları yaşayamadım, çocuğum yaşasın.”

Sonuç:

  • 3 yaşında ekran bağımlısı çocuklar,

  • 7 yaşında şiddetli öfke nöbeti geçiren çocuklar,

  • 15 yaşında ‘kimse bana karışamaz’ diyen gençler...

Sevgiyle sınırsızlık aynı şey değildir.


Gerçek Hayattan: “Tableti Ver, Çocuğu Kaybet”

Bir kadın anlatıyor:

“Yemek yedirebilmek için çocuğuma 1 yaşından beri telefon açıyorum. Artık elimizden düşmüyor.”

Bir pedagog bu durumu şöyle özetliyor:

“Çocukla bağ kurmak yerine ekranla susturmak, sevgiyi teknolojiye havale etmektir. Sonra ‘Benim çocuğum bana neden yabancılaştı?’ diye ağlanıyor.”


Kur’an’da Terbiye Modeli: Lokman’ın Oğluna Tavsiyesi

“Ey oğulcuğum! Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk büyük bir zulümdür…”
(Lokman, 31/13)

Lokman (a.s.) oğluna doğrudan konuşur. "Ey canım oğlum!" diyerek hitap eder ama açıkça uyarır. Hem sevgi var hem yönlendirme. İşte sağlıklı ebeveynlik budur:
“Yüreğini verirken iradeni teslim etme.”


Esprili Örnek: "Çocuğa ‘Hayır’ Diyemeyen Anne"

Bir kadın şöyle anlatır:

“Kızım markette çikolata istedi, almadım diye kendini yere attı. Millet bakıyor diye aldım. İki gün sonra aynı yerde tekrar yaptı. O günden beri evden markete yürüyemiyorum.”

Çocuğa sınır koymak zor gelebilir. Ama uzun vadede sınır konmayan çocuk, hem kendine hem başkasına zarar verir.


Pedagojik Gerçek: Sınır Koyulan Çocuk Güvende Hisseder

Araştırmalar gösteriyor ki:

  • Sınır çizilen çocuklar, daha güvenli hissediyor.

  • Hayatın kuralları olduğunu öğreniyorlar.

  • Ebeveynin kararlılığı, çocuğun ruhsal gelişimini destekliyor.

Her "hayır" bir reddediş değil, aslında bir "seni önemsiyorum" cümlesidir.


Ayetle Bitiş: Terbiye Eden, Allah’tan Öğrensin

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
(Tahrîm, 66/6)

Bu ayet, anne-babaların en temel görevini özetler:
Koruyucu olmak.
Koruma sadece fiziksel değil, ruhsal ve ahlaki koruma da gerekir.


ALTINCI BÖLÜM: 

İslam’da Yaşam Tarzı – Teslimiyetin Uygulanması

Ayetlerin Çağrısı: Teslim Olmak, Hayatın Her Alanında Allah’a Bağlı Kalmak

“O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. O'na kulluk et ve kullukta sabret. Hiç O’nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun?”
(Meryem Suresi, 19/65)

Kur’an’da “teslimiyet” sadece ibadetlerle sınırlı bir boyun eğiş değildir. Teslim olmak, görünmeyen ama hükmeden bir güce; yani Allah’a, hayatın her alanında itimat etmektir. Seçim yaparken, karar alırken, dost edinirken, sevip sevmezken, giyinirken, konuşurken… kısacası yaşamayı O’na göre yeniden şekillendirmektir.


Modern Hayat: Netflix İzleyip İslam Yaşanır mı?

Bir genç, Kur’an okuyor ama aynı zamanda en çok izlenen dizilerin hepsine hâkim.
Ramazan’da teravihte camiye gidiyor ama iftardan sonra sahur vaktine kadar TikTok’tan çıkmıyor.
Sabah namazına kalkamıyor çünkü gece 3’e kadar dizi bitirmeye çalışıyor.

Bu tablo neyi gösteriyor?
Kalbi Allah’a dönmüş ama aklı hala dünyevî hazlara esir.

“Allah, bir kişinin kalbinde iki yürek yaratmamıştır.”
(Ahzab, 33/4)

Yani ya Allah’ın razı olduğu yaşamı seçeceksin, ya da nefsin dayattığı lüks ama boş hayatı. İkisinin ortası yok. Teslimiyet netlik ister.


Gerçek Hikâye: Tesettüre Girmiş Ama Ruhen Hâlâ Açık

Bir kadın anlatıyor:

“Tesettüre girdim ama içim hâlâ o eski ben gibi. Kıyafeti değiştirmek yetmedi. Davranışım, konuşmam, sosyal çevrem… Her şeyi gözden geçirmem gerekti.”

Teslimiyet sadece başörtüsüyle değil, bakışlarla, sözlerle, niyetlerle tamamlanır. İslam bir giysi değil, bir yaşam biçimidir.


Kur’an’da Uyarı: Kendi Yolunu Seçip Allah’tan Rahmet Beklemek

“Kendi arzu ve hevesini ilah edinen kişiyi gördün mü?”
(Furkan, 25/43)

Bugün insanlar kendi kararlarını, arzularını kutsallaştırıyor. Örnek:

  • “Ben Allah’a inanıyorum ama şunu da yaparım.”

  • “Benim Allah’ım böyle bir şeyi yasaklamaz!”

  • “Ben kendi inancımı yaşarım, kimse karışamaz.”

Ama Kur’an şunu der:
Allah’a inanmak, O’nu olduğu gibi kabul etmektir. Kendi arzu ettiğin şekle sokmak değil.


Esprili Not: “Kendi Seçtiği Gibi Yaşayıp Allah’tan Cennet Bekleyen Modern Samiriler”

Samiri, Musa (a.s.) Tur’a gittiğinde halkı kandırıp altından buzağı yaptı. Dedi ki:

“İşte bu, sizin de Musa'nın da ilahıdır!”
(Tâhâ, 20/88)

Bugün de insanlar kendi “buzağılarını” yapıyor:

  • Kimisi şöhreti putlaştırıyor,

  • Kimisi modayı ilah ediniyor,

  • Kimisi parayı tanrılaştırıyor...

Ama sonra aynı Samiri gibi şöyle diyorlar:

“Ama ben yine de Allah’a inanıyorum!”

Samiri’nin sonu neydi?

“Git! Hayatın boyunca, ‘Benimle ilişki kurmayın!’ diyeceksin...”
(Tâhâ, 20/97)

Modern Samiriler de toplumda yalnızlaşıyor, içsel boşluk büyüyor, ruhsal çöküş kaçınılmaz oluyor.


Final Mesaj: Teslimiyet, Kurtuluşun Anahtarıdır

Eğer bugün:

  • İman ettiğimizi söylüyorsak,

  • Cenneti umut ediyorsak,

  • Dualarımızın kabulünü bekliyorsak...

O halde şunu sormalıyız:

Ben Allah’ın benden istediği gibi mi yaşıyorum, yoksa kendi isteğimi Allah’a mal ederek mi yaşıyorum?

Çünkü "Allah’ın dini", insanın arzusuna göre değil, Allah’ın kelamına göre yaşanır.


SONUÇ

Bu e-kitapta, Tâhâ Suresi'nin ayetleri üzerinden:

  • Sihir ve hakikat farkını,

  • Dünya-ahiret dengesini,

  • Salih amel olmadan imanın yeterli olmayacağını,

  • Şöhret, spor ve popülerlik gibi konularla modern “sihirleri”,

  • Aile içi iletişimde sınır koymanın önemini,

  • Ve her şeyin ötesinde gerçek teslimiyetin ne olduğunu işledik.

Hatırlatma:

Kur’an sadece okunacak bir kitap değil, yaşanacak bir hayat rehberidir.


Hazırlayan: Yakup Çağlar 14.08.2023 Canlı Yayın Dersi Temel Alınarak Chatgpt tarafından Derlenmiştir.

Not: Bu e-kitapta yer alan tüm ayetler Diyanet meali esas alınarak sunulmuştur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sığınak: Kur’an’ın Gölgesinde Hakikate Yolculuk

Allah İnsanı Neden Yarattı?

Felaketler yaklaştı mı?